- "ah amatör fotoğrafçılık ve amatör fotoğrafçılar" dedi ihtiyar, "ah o kahrolası aynı fotoğrafı çekme ısrarları ve o lanetli günler" deyip penceresinden dışarı bakmayı sürdürdü. aradan geçen otuz yedi sene, yaşlı adamın içindeki öfkeyi azaltacağına körüklemiş ve onu, dünyadaki son amatör de profesyonelleşinceye kadar savaşması gerektiğine dair tuhaf bir inançla doldurmuştu. 8 ekim 2010, daha otuzuna bile varmamış genç adamın birdenbire ortaya çıkan bir avuç amatörün içinde kalması ve cinnet geçirmesiyle son bulmuş fakat etkisini hiçbir zaman yitirmemişti.
8 ekim 2010...
ingiltere'den birkaç haftalığına gelen dayımla tek isteğimiz, akşamki rakıya yarenlik etsin diye biraz balık tutup eve geri dönmekti. denize kavuşan bir dere ağzına konuşlandık, oltalarımızı suya salladık. oldukça rüzgarlı bir gündü, ileride serpme atan bir balıkçıdan başka kimse yoktu. bulutlar rastgele serpiştirildiğinden, güneş ışığı kesik kesik yayın yapıyordu bir cuma öğleden sonrası. bir elimde misina, diğer elimde kitap varken, uzaktan sesler gelmeye başladı. kafamı çevirmemle onları görmem bir oldu, profesyonel ordudan daha tehlikelilerdi: onlar amatör fotoğrafçılardı ve ileride serpmesini atan balıkçıyı kıskıvrak yakalamışlardı.
onlarcası yan yana dizildi ve aynı fotoğrafı çekmeye başladı. ellerinde kocaman profesyonel makineleri ve amatör ruhlarıyla, öldürücü bir kombinasyon oluşturuyorlardı. balıkçı ağ atıyor, onlar da bunun fotoğrafını çekiyordu. aynı ritueli on yedi kez tekrarladılar, aralarından birisi balıkçının performansını beğenmedinden olsa gerek, ağın başına geçti ve tüm ruhunu bu işe verdi. arkadaşları daha iyi kare yakalasın diye kendini feda ediyordu. bu sırada yerimden kalktım ve bu tiplerin fotoğrafını çekip uzaktan onlara gülümsedim. hayat dolulardı, bana el sallayıp aynı kareleri çekmeye devam ettiler. balıkçının işi bitince birbirlerini çektiler, çekiştiler. benim yanıma doğru yaklaşan birisine, gıcıklığına "abi ne resmi çekiyorsunuz?" diye sordum.
"resim değil fotoğraf hocam!" dedi. gerçekten beni çileden çıkartmayı başarmıştı. aynı kabız kurgu ve otuz tane adamla oradan oraya sekerek aynı fotoğrafı çekmeyle bir sorunu yoktu belli ki; ağ atan balıkçı ve altına bir şiir, onun işini görecekti. belki de tek kareden hdr bile yapabilir, balıkçıyı madenciye çevirebilirdi. amatör fotoğrafçılar tüm sakinliğimi götürdü, dayımla ilk balığı tutanın bira kazandığı tuhaf olimpiyatlarda ilk balığı tutmam bile neşemi yerine getirmedi. amatör fotoğrafçılar enerjimi soğurmuştu, keklik sürüsü gibi bir tepeye konuşlanmaları dışarıdan anlaşılamaz derecede aptalca gözüküyordu ve bunun farkında değillerdi.
birer balık tuttuk, ikinci biralar için birer kez daha olta salladık. bira lafını duyan mavi yengecin birisi oltaya takıldı. yaklaşık bir kiloluk bir canavardı ve bira içebileceğini zannediyordu. burada bira içen tek yengeç benim aslanım, diyerek onu suya geri gönderdim. amatörler arabalarına doluşup gitmişlerdi, onları bir daha görmeyeceğim için mutluydum.
9 ekim 2010...
onlar, bu sefer de olimpos'taydı. sayıları çoğalmıştı. birisine gidip "abi neyin resmini çekiyorsunuz" dedim. o da "resim çizilir, fotoğraf çekilir" dedi. bir köşeden çektiği fotoğrafı beğenince, diğer arkadaşlarını çağırıp onlara da aynı kareyi çektirdi. kafamın içinde bir şeyler karıncalanıyorken, orayı terk ettim. amatör ısrarının kalıcı hasara sebep olduğunu, yaklaşık otuz yedi sonra öğrenecektim. hiçbir şeyin farkında olmadan birkaç kırmızı tuborg aldım ve bir köşeye çöküp gün boyu çektiğim fotoğraflara baktım. bir tanesi gerçekten korkunçtu:
http://i53.tinypic.com/ke7rt2.jpg
(mies, 11.10.2010 00:36)
29 Ekim 2010 Cuma
Amator Fotografcilik / Eksisozluk
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20567418
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder